ÇALIŞMA HAYATI İLE İLGİLİ GELİŞMELERİ KAVRAMLARLA AÇIKLAYAN YENİ BİR BÖLÜM...
İSTİNAF YARGI YOLU NEDİR?
26.09.2004 tarih ve 5235 sayılı sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun ile hukukumuzda 20.07.2016 tarihinden başlayarak istinaf kanun yolu uygulaması başlamıştır.
Bu tarihten itibaren ilk derece mahkemeleri tarafından verilen kesin olmayan nihaî kararlara karşı önce istinaf kanun yoluna başvurulacaktır. İlk derece mahkemeleri ile Yargıtay arasına istinaf kanun yolu getirilmiştir.
İlk derece mahkemelerinin kesin olmayan nihaî kararlarına karşı ilk önce istinaf yoluna başvurulabilecek, doğrudan doğruya temyiz yoluna başvurulamayacaktır.
İstinaf mahkemeleri hem hüküm mahkemesi hem de denetim mahkemesi olarak faaliyet gösterecektir. İstinaf incelemesi sonucu, gerekirse, ilk derece mahkemesince verilmiş olan kararı kaldıran istinaf mahkemesi, temyiz incelemesi ile görevli Yargıtay’dan farklı biçimde, mahkeme kararını bozmak yerine, yeni bir inceleme yapıp hukuka aykırı gördüklerinin yerine yeni bir karar verebilecektir.
İstinaf yargı yolunu temyiz denetiminden ayıran önemli bir özellik, maddi incelemenin de yapılabilmesidir. Ancak bu yargılama türü ilk derece mahkemesine oranla kısıtlı bir yargılama türü olacaktır.
İstinafa başvurma ilk derece mahkemesinin kararının kesinleşmesini önler.
İtiraz edilmiş olan kararın bir üst mahkemede görüşülmesidir.
Temyiz mahkemesinde denetim söz konusudur. Alt derece mahkemesi kararı doğru bulunursa sadece onama kararı verilir; alt derece mahkemesi kararı doğru bulunmazsa bozma ile yetinilir ve bozmadan sonra (alt derece mahkemesi bu karara uyarsa) bu bozmaya göre kararı verecek olan yine alt derece mahkemesidir. Yani istinaftaki kararlar (içerik olarak bazı yönlerden bazen benzerlik gösterse de) onama veya bozma şeklinde nitelendirilemez.
Zira istinaf incelemesinde yeniden yargılama yapılması, alt derece mahkemesi yerine geçilerek karar verilmesi, hukukî denetim dışında maddi vakıa denetimi yapılması söz konusudur. Buna göre salt “onama” ya da “bozma” şeklindeki kararlar verilmesi istinafa uygun değildir. Nitekim istinaf mahkemelerinde ilk derece mahkemesi kararı doğru bulunursa; “onama” değil, “istinaf başvurusunun reddine” karar verilmekte; ilk derece mahkemesi kararı yanlış bulunursa, “bozma” değil, “ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak” yeni bir karar verilmesi sağlanmaktadır.
İlk derece mahkemesi kararı yanlış olmakla birlikte, bu yanlışlık yeniden yargılama yapılmasını gerektirmiyorsa, o zaman da “ilk derece mahkemesinin kararı kaldırılarak, düzeltilerek yeniden esas hakkında” karar verilmesi söz konusu olacaktır.
İstinaf mahkemesindeki yargılama ilk derecede gerçekleştirilen yargılamanın da aynısı, tekrarı ve onun yerine geçen bir yargılama değildir; istinaf mahkemesi sadece hüküm mahkemesi olmayıp aynı zamanda denetim mahkemesi olduğundan verilen kararlar ilk derece mahkemesi kararlarından da farklılık göstermektedir. Zira ilk derece mahkemesinde dava usûl ya da esastan haklı bulunmazsa,- usûlî bazı kararlar dışında- kural olarak dava reddedilir. Oysa istinaf başvurusu haklı bulunmazsa, “...istinaf başvurusunun reddine...” karar verilir (HMK md. 353/1-b). Bu ilk derece mahkemesi kararının haklı bulunduğu anlamına gelir. İstinaf başvurusu kısmen ya da tamamen haklı bulunursa, kural olarak “ilk derece mahkemesi kararı-kısmen ya da tamamen kaldırılarak...”denildikten sonra dava hakkında gerekli karar verilir. Örneğin, “... ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak, davanın kabulüne....” veya “...davanın reddine...” denebilir.
Bazı durumlarda ise ilk derece mahkemesi kararı yanlıştır, ancak kararı istinaf mahkemesi değil, başka bir mahkeme verecektir. Örneğin, ilk derece mahkemesinin görevsiz veya yetkisiz olması durumunda ilk derece mahkemesinin kararı kaldırılır, ancak asıl karar başka bir mahkemeye bırakılarak dosyanın oraya gönderilmesine karar verilir.
HMK 341. Maddesine göre istinaf yoluna başvurulabilecek kararlar şunlardır:
İstinaf yoluna başvurulabilen kararlar (1)
MADDE 341- (1) İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir.
(2) Miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. (Ek cümle: 24/11/2016-6763/41 md.) Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir. (1)
(3) Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda üç bin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. (1)
(4) Alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü üç bin Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz. (1)
(5) İlk derece mahkemelerinin diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtaya başvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlere ilişkin nihai kararlarına karşı, bölge adliye mahkemelerine başvurulabilir.
(Yrd. Doç. Dr., Altınbaş (İstanbul Kemerburgaz) Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Medeni Usul Hukuku ve İcra-İflas Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi)
(TBB Dergisi 2018 (134) Sh. 258 ve sonrasından derlenmiştir.)
Devam edecek
- Kategori Çalışma Hayatından Haberler